Hepimizin çok iyi bildiği gibi Türk intelijansiyasının binbir türlü hali var; fakat bu binbir türlü hal içerisinde öyle ikisi var ki tamamen birer ‘oksimoron’luk örneği teşkil etmekte;  çünkü söz konusu bu iki hale tekabül eden aydın güruhu, adeta zıtlıkların, tutarsızlıkların yuvalandığı bir zihin dünyasına sahip olmakla birlikte, kendisini devletin, milletin ve hem evrensel hem de milli değerlerin sahibi, temsilcisi olarak gören bir nevrotikler ordusudur.

Bir Saplantı Nevrozu Örneği: Halkçı Jakobenler ve ‘Şeriat’ Saplantısı…

‘Halkçı jakobenlik’ tabiri ile tanımladığımız aydın tipinin kafayı bozduğu mesele halkın dinidir; onlar için bu memleketin başına ne geldiyse dinden gelmiş ve bu nedenledir ki  ‘laiklik’ dışında hiçbir anayasa maddesi onlar için gündem konusu değildir; tam bir saplantı nevrozu örneğidirler; çünkü bu aydın takımına göre ülkenin her yerinde, bir yolunu bulup da şeriat ilan etmek için gece gündüz çalışıp çabalayan hacılar, hocalar, ya da kendilerinin deyimiyle ‘dinci’ler cirit atmaktadır. Halkçı olduklarını iddia edip, ardından tam bir tepeden inmeci tavrıyla halkın ‘din’ine karşı verdikleri mücadeleyi, “bu mücadele ‘gusül’ ile ‘duş’un mücadelesidir” diyerek yücelten, öven bu laikçilik militanlarının zihniyeti, Çin Komünist Partisi ile büyük benzerlik gösterir. Şöyle ki, tıpkı Çin Komünist Partisi’nin, “Çin’e liberalizm gelecekse eğer, onu da yine Komünist Parti getirecektir” söylemini andıran söylemler ve bu söylemleri destekleyen eylemlerden asla geri durmazlar: Eğer bir kara çarşaflıya rozet takılacaksa, onlar takacaklar veyahut da halka Kur’an öğretilecekse, onlar öğreteceklerdir.